23 Mart 2015 Pazartesi

little little into the middle -1

An itibari ile tez işleriydi, sınav hazırlıklarıydı derken yoğun bir dönemden geçiyor olmama karşılık 21-22 Şubat ve 21-22 Mart tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilen Patoloji Kış Okuluna ya da kısa adıyla PAKO' ya katıldım. 

Kurs sırasında ve sonrasında toplantı ile ilgili ve de Türkiye’deki genel toplantı kurgusuna dair kafamda kimi yeni fikirler oluştu. Toplantı vesilesiyle oluşan bu çağrışımları, kısa başlıklar halinde önce toplantının kritiği, ardından ise alternatif toplantı arayışlarına dair kafamdaki zihni-sinir projeleri paylaşmak istiyorum.

Toplantının kritiği

  • Toplantı yerine ulaşım : Bu seneki PAKO organizasyonu Ufuk Üniversitesinde gerçekleştirildi. İlk duyduğumda, ne yalan söyleyeyim toplantının Ufuk Üniversitesinde yapılmasını garipsemiştim ve aklımda kimi tereddütlerim vardı. Lakin bu teredütlerimin boşuna olduğunu sonrasında gördüm. İlk olarak toplantı yerine nasıl ulaşabileceğim konusunda araştırma yaparken toplantı yerinin AŞTİ (otogar) (ki havaalanından gelen otobüsler AŞTİ de yolcu indiriyor) ve otogarın hemen dibinde bulunan AnkaRay’a oldukça yakın mesafede olduğunu farkettim. Bu anlamda toplantı yerine ulaşımın çok sayıda alternatif barındırması, özellikle şehri iyi bilmeyen ya da şehir dışından gelenler açısından oldukça olumluydu.

  • Toplantı yeri : Toplantının gerçekleştiği salon, beklentimin oldukça üstünde olup, çoğu köklü üniversitede bile bulunmayan, oldukça büyük bir salonda gerçekleştirildi. Bundan önce 1. PAKO’ ya katıldığım için ancak bu toplantı ile kıyaslayabileceğim ancak neredeyse salondan taşacak kadar kalabalık olan 3 yıl öncesine göre oldukça geniş ve yeterli bir salonda toplantı yapıldı. Toplantı için bu kadar güzel ve geniş bir yerin tercih edilmesi özellikle katılımcılar açısından oldukça yerinde bir tercih olduğu kanaatindeyim.

  • Işık : Salonun ön, orta ve arka kısmındaki aydınlatmanın ayrı ayrı kontrol edilebiliyor olması  salonun en büyük avantajlarından biriydi. Zira kimi toplantılarda ekran net görülebilsin diye tamamıyla kapatılan ışıklar insanı non-rem uykusundan rem uykusuna kadar değişen bir spektrumda savrulmasına neden olabiliyor. Toplantı da kimi zaman uygulanmış olsa da önerim özellikle sunumlar sırasında, sunum yapılan kısımda ışıkların kapatılması diğer orta bölümdeki ışıkların açılarak salonun kısmi olarak aydınlatılması yönünde olacak.

  • Ses : Ses kalitesi açısından ne iç gıcıklayıcı bir ses, ne de sesin duyulmamasına dair sıkıntı yaşandı. Ses organizasyonu katıldığım ilk toplantılara kıyasla oldukça iyi ayarlanmıştı. Toplantıyı arkalardan takip etmeme karşılık sesi işitmeme gibi bir sorunla karşılaşmadım. Lakin kimi hocalarımızın mikrofonla olan mücadelesi ya da konuşma sırasında öne arkaya sallanmalardan dolayı zaman zaman konuşmacıların sesini duymakta zorlandığım da oldu. Fakat genel anlamıyla ses sistemi gayet toplantı için yeterliydi. Ayrıca molalarda açılan kafa dağıtacak enerjik şarkılar da cabasıydı  :)

  • Görüntü kalitesi : Katıldığım toplantılardaki en dikkat çekici sorunlardan birisi genellikle görüntü kalitesi ve çözünürlüğü olur. İstediğiniz kadar değerli, tecrübeli konuşmacı çağırın, istediğiniz kadar muhteşem bir sunum hazırlanmış olsun ve de istediğiniz kadar güzel bir salonda olun, hazırlanan sunumlar ekrana kötü ve düşük bir çözünürlükte yansıyorsa emin olun o toplantıdan alınan verim oldukça düşük oluyor. Dolayısıyla basit bir başlık gibi gözükmekle birlikte yüksek çözünülükteki görüntülerin perdeye yansıtılabilmesi oldukça önemli bir konu. En uzak koltuktan dahi toplantı boyunca sunumları oldukça rahatlıkla takip edebildim. Dolayısıyla salon bu anlamda da oldukça yeterli ve başarılıydı.

  • İnternet sitesi : Sırf bu kurs için güzel bir websitesi organize edilmesi bile düzenleme komisyonun bu işi ne kadar ciddiye aldığı ve de ne kadar özendiğini göstermesi açısından oldukça önemli bir ipucuydu. İnternetin, özellikle de sosyal medyanın bu kadar güçlendiği bir dönemde, insanların dikkatini çekmek ve tanıtım açısından websitesi kurma fikri oldukça doğru ve yerinde bir girişim olduğu kanaatindeyim. http://www.patolojikisokulu.com/index.php  

  • Kursa katılım : Toplantıya ilk katıldığım kurstakine benzer şekilde oldukça geniş bir katılım söz konusuydu. Aralarda ya da çeşitli vesileler ile tanıştığım insanlardan da aldığım geribildirim memleketin dört bir köşesinden, çeşitli üniversitelerden çok sayıda patologun toplantıya katılım gösterdiği yönünde. Bu kadar çok sayıda genç meslektaşlarım ile beraber olmak ve birşeyler öğreniyor olmak ayrıca keyif vericiydi.
                    
  • Yeme - içme : Genel anlamıyla kurstaki yemekler orta düzeydeydi, yeryer daha iyi yemeklerinde verilebileceğini düşünmüş olsamda sınırlı bir bütçe ile gerçekleştirilen büyük bir organizasyon için oldukça yeterliydi. Mola saatlerinde koyulan kurupasta çay-kahve ekolüne alternatif olarak biraz zindelik kazandırması amacıyla koyulduğunu düşündüğüm meyve koyma fikri oldukça hoşuma gitti. Hatta itiraf ediyorum çoğu meyveyi ben yedim  :)

  • Kursun kurgusu : Kurs, öncesinde de belirtildiği üzere içerik itibariyle patoloji asistanlarına hitap etmek üzere kurgulanmıştı ve bu hedefe oldukça uygundu. Bunu sağlayabilmek adına da genele hitap edebilecek güzel bir bilimsel program hazırlanmıştı.Türkiye’de asistanların çoğunun oldukça zor şartlarda çalıştığına, kimi materyalleri hiç görmediğine ve çeşitli sebeplerle eğitimleri konusunda büyük
    eksikleri olduğu gerçeği ile ilk defa Trabzon’daki kongre sırasında düzenlenen asistan toplantısında tanışmıştım.


     
Gerçek anlamda duyduklarım inanılmaz şeylerdi. Bu anlamda eşit şartlarda eğitim alamayan asistanların ya da farklı kurumların veremediği bu eğitimlerin Ankara Patoloji Derneği tarafından bu eksiklikleri gidermek adına biraz da sırtlanarak gerçekleştirildiğini hissetmiş olmanın ayrıca hoşuma gittiğini belirtmek isterim. Konular genel anlamıyla mümkün mertebe basitleştirilerek ya da olabildiğince genel hatlarıyla aktarıldı. Her konudan little little into the middle yaklaşımı sayesinde dinleyenler detaylarda kaybolmadan, genel çerçeveyi görebilecekleri, genel bilgileri edinme anlamında oldukça yararlı sunumlar ile karşılaşmış oldu.

Misal Meme patolojisine dair olan “ Meme patolojisinde bunu yap, şunu yapma “ başlıklı oturumunda yaklaşık 1,5 saat içerisinde genel anlamıyla tüm memeden bahsedildi. Tabiki de teknik olarak bu kadar geniş bir içeriği bu kadar kısa bir sürede anlatabilmek mümkün değil ancak meme patolojisini bir ülkeye benzetmek gerekirse, ülkenin üzerinden uçakla geçip o ülkeyi tarifleyebilmek, sınırlarını çizebilmek ve asistanlığın ancak ve ancak son döneminde hissedilebilen bütünü algılayabilme hissini alma anlamında oldukça güzel oturumlar gerçekleştirildi.

Sunumlar : Sunumlar ağırlıklı olarak iyi olmakla birlikte yine klasik sunum tekniğiyle anlatılan , monoton sunumlar da olmadı değil. Özellikle bahsi geçen bu klasik sununlar sırasında, kullanılan tekniklerin güncellenmesi gerektiğine dair kimi fikirlerim tekrardan alevlendi ( Bunlardan yazının ikinci kısmında bahsedeceğim ). Ancak toplantıda gerçek anlamda anlatma, öğretme kaygısı olanlar hem sahnede duruşları hem de sunumlarında kullandıkları kimi dikkat çekici, kimi  komik, kimi uyandırıcı öğelerle toplantının verimini oldukça yükselttiler.    

  • Süre : Bilimsel programla ilgili olarak ayrılan toplam sürenin yeterli olduğunu düşünmekle birlikte özellikle Mart ayında gerçekleştirilen programın fazladan sitolojiye ayrıldığı kanaatindeyim. Misal tükrük bezi sitolojisi kaç üniversitede yaygın bir şekilde karşılaşılıyor ve de ne kadar sıklıkta pratikte karşımıza çıkacak. Genele hitap etme sloganı gözönüne alındığında bu ve benzeri kimi başlıkların program içerisinde sırıttığını düşünüyorum.

Tüm toplantı oturumları gözönüne alındığında en çok Serpil Dizbay Sak ve Yersu Kapran hocaların sunumlarından keyif aldığımı ve dikkatim dağılmadan takip ettiğimi söyleyebilirim. Özellikle son gün son oturumda meme patolojisinin 1,5 saat tek oturum halinde olması her ne kadar handikap oluşturuyor olsa da Serpil Dizbay Sak ve Güldal Esendağlı hocaların karşılıklı konuşuyormuşçasına farklı bir sunum tekniği denemiş olmaları bir hayli güzeldi.

Yazının daha çok ilginizi çekeceğini düşündüğüm ikinci kısmı ise şu linkte ;

http://www.patolojininhali.com/2015/03/little-little-into-middle-2-zihni-sinir.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder