1 Şubat 2015 Pazar

bayragında hematoksilen agacı bulunan ülke

Soru: Amerika kıtasında yer alan hangi ülke bayrağında hematoksilen ağacını sembol olarak kullanmaktadır?

a) Meksika
b) Brezilya
c) Belize
d) Panama

Cevabı ise yazının sonunda ...

Hematoksilen eozin (HE), patolojide günlük pratikte en sık kullanılan boyadır. Hematoksilenin orjini ise bir ağaçtan gelmektedir.  Hematoksilen “log ağacı” (Haematoxylum campechianum) veya “ kan ağacı” adı verilen Güney Meksika ve Orta Amerika'da yetişen bu ağacın kabuklarının sıcak su ile işlenmesi ve üre ile karıştıtılarak suda çözünür hale getirilmesiyle hazırlanır.



Hematoksilum ağacı çok uzun süre özellikle Maya ve Aztekler tarafından tekstil boyası olarak kullanılmıştır.













1500'lü yılların sonlarına doğru Avrupa tekstil endüstrisi bu doğal tekstil boyasının önemini fark etmiştir. Önemi anlaşılan bu ağaçlar için o dönemde İngiliz ve İspanyollar arasında savaşa bile neden olmuştur.

1865 yılında, Alman bilimadamı Boehmer bu boyanın ilk olarak histoloji alanındaki kullanımını tariflemiştir.


1800'lü yılların sonlarına doğru hematoksilenin popüleritesi iyiden iyi artmıştır.

Eozin ise sentetik analin bir boya olup hematoksilen ile kombine bir şekilde kulanımı ilk olarak 1871 yılında Poole tarafından tanımlanmıştır.

O günden bu yana H&E Patoloji'de vazgeçilmez bir boya haline gelmiştir.












Gelelim sorunun cevabına ...

Amerika kıtasında yer alan ve bayrağında hematoksilen ağacını sembol olarak kullanan ülke ....

BELİZE






















Neden Belize?

Bugünkü Belizenin olduğu koyda logwoog-hematosilen ağaçları bol olması nedeniyle İngilizler ağaçları kesebilmek için buraya koloni kuruyor. Zamanla bu koloniden yeni bir sömürge doğuyor ve ismi İngiliz Hondurası oluyor. Ülke bağımsızlığını kazanınca ise ismi Belize olarak değiştiriliyor. Yani ülke varlığını hematoksilen ağacına borçlu olmasından dolayı ülke bayrağına hematoksilen ağacını ve biri siyahi diğeri beyaz ırktan iki hematosilen ağaç işçisi figürünü koyuyor.

* Bu yazı Nadir Paksoy'un 2011 yılında İstanbul'da düzenlenen Avrupa Sitoloji Kongresindeki  "Sitopatoloji tarihinden ilginç öyküler" başlıklı sunumdan çevirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder