Patoloji göz zekası ile ilgili bir tıp uzmanlık alanı.
Her hastalık hücre ve doku düzeyinde farklı desenler ve yapılar oluşturur. Patolog bu desenleri göz zekası, algılama yeteneği, eğitimi ve birikimine dayanarak değerlendirip hastalığın doku tanısını verir. Özellikle de kanser'in tanısı patolojiyle olur.
Patoloji eğitimi aktif değil, pasif eğitimdir. Cerrah adayı yaptığı işin başarılı olup olmadığını gözüyle somut olarak görür. Dahiliyeci verdiği tedavinin işe yarayıp yaramadığını hasta üzerinde bizzat görür.
Patolog kendi görüşünün doğruluğunu; kendi kendine onaylatamaz. "Zenciyi görür bu Çinli'dir der" öyle sanır, öyle eğitilmiştir. Taa ki tanıları klinikle ve hayatla uzlaşmayana dek kendi gördüğünün doğru olduğunu sanır.
Bu felsefi gerçek, patoloji eğitiminin en temel noktasıdır.
Türkiye'de ihtiyaçtan fazla patoloji kadrosu açılmaktadır. İyi bir eğitim hastanesinde iyi bir cerrahi hocasının elinde cerrah yetişebilir ama tek bir hocadan nitelikli patolog yetişmez. Türkiye’de patoloji eğitiminin standardizasyonu yoktur. Bir yerde bir doçent var diye orada patoloji uzmanlık eğitimi verilmemelidir. Olgu sayısı bol ve değişik, tıbbın özellikle girişimsel dallarının (bronkoskopi, endoskopi, İİAB vb) bulunduğu, farklı patoloji disiplinlerinde yetkin alt branştan patologların (sitopatoloji, nöropatoloji, lenfoma patolojisi vb) olduğu yerlerde uzmanlık verilmelidir.
Bir çok yeni açılan eğitim hastaneleri ile yeni açılan tıp fakültelerinde bir-iki hoca ile patoloji uzmanlığı iyi sonuç vermez.
PATOLOG AZ OLMALI ÖZ OLMALIDIR
"Gece nöbeti yok, pratisyen kalmaktan iyidir" mantığıyla patoloji uzmanlık eğitimi seçilmez.
Gece nöbeti yoktur ama işlerin yoğun olduğu yerlerde akşam geç saatlerde ancak çıkılır.
Patoloji sevmeden, sırf bir uzmanlık olsun diye yapılacak iş değildir.
Kaliteli patologların sayısı arttıkça ve girişimsel işler ve target onkoloji tedavi, tümörde moleküler analiz gibi gelişmeler, ince iğne biyopsisi gibi pratik yöntemler tıbba girdikçe patolojinin değeri artacaktır.
ÖZET: Az sayıda öz sayıda olmalı. İyi merkezlerde ihtisas yapılmalı. "Pratisyenlikten iyidir mantığıyla" patoloji seçilmemeli; yoksa sonunuz hüsran olur.
Güven vermeyen patoloğun, sürüden atılmış arslandan farkı yoktur; eninde sonunda tıbbın ve kliniğin vahşi yaşamında yok olur gider.
Vahşi yaşamda patolojiyi savunmak için bilgili ve mücadeleci olmalıdır.
Pısırık, sönük, suskun kişilik yapısında olanlar patolojiyi hiç düşünmesinler.
Çünkü muhatabınız gariban hasta değil, kendi tanısının her zaman doğru olduğuna inanan, "canavar klinik hekimleridir". Onlarla başa baş mücadele için bilimsel ve kişisel açıdan dişli olmanız gerekir.
Gençlikte pek öğüt dinlenmez, öğüt veren de pek sevilmez. Ama olsun, patoloji uzmanlığı yapan ve düşünenler bu yazıyı pek kulak ardı etmesinler.
Not: Keşke 1980’de patoloji uzmanlığına başladığımda bana da böyle bir öğüt veren bir hocam olsaydı!!!!
Son söz ; Lazın dediği gibi " sevdiğini alamadıysan aldığını seveceksin" ...
Prof. Dr. Nadir Paksoy
Koala'dan Dipnot: Nadir Bey'e nazik mesajı ve paylaşımları için çok teşekkürler. 2015 dileklerim şimdiden kabul olmaya başladı sanırım :)))
(http://patolojininhali.blogspot.com.tr/2014/12/ne-olacak-bu-patolojinin-hali-2014.html)
Merhaba
YanıtlaSilBlog'lar benim için merakla takip ettiğim en seçkin sosyal paylaşım ağı, en azından ben öyle düşünüyorum. Blogunuzu göğüs büyütme ve
vajina daraltma operasyonları hakkında bilgi ararken keşfettim diyebilirim. Bilgi paylaşımları açısından faydalı paylaşımlarınız var keyifle okuyorum, mutlu bloglamalar.
Her geçen gün yeni bişeyler ögreniyoruz. Daha da ögreneceğimiz çok şey var.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok güzel bir makale olmuş yazar arkadaşın emeğine sağlık. Bu konu dışında estetik cerrahi işlemleri ile ilgli bilgi almak isteyen arkadaşlara Göğüs Büyütme makalesini öneririm..
YanıtlaSilBlogumda lösemi türleri hakkında bilgiler vermeye çalışıyorum, ziyaret ederek detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
YanıtlaSilwww.losemibelirtileri.net