3 Ocak 2015 Cumartesi

kuzey sardunyaları ve arda kalanlar

Hayatımızın kimi dönemlerinde kritik kararlar alırız ya da almak zorunda bırakılırız. Bu anlamda kendi hayatımdaki en önemli virajlardan birisi uzmanlık alanı tercihiydi.

Malum bu dönemde birçok kişi ile görüşülür, birçok kişiden birşeyler duyulur ve bir şekilde bunlar kendi süzgecinizden geçirilip bir doğrultu belirlenir. Bu dönemde hayatımı yönlendirmemde tesadüfen tanıştığım bir kitabın ve de kitabın yazarının hayat hikayesinin çok önemli katkısı oldu.

Yazarın kitabında herhangi bir yönlendirme bulunması söz konusu değil ve de mevzu bahis katkısından haberi yok. Söz konusu olan ise bahsi geçen kişinin hayat hikayesi ve hayata karşı duruşu.

Bahsi geçen yazar Nadir Paksoy ve kitabı ise Gezgin bir Hekimin Dünyası.

Benim hikayeme dair çoğu şey bu kitapla başladı. Okudukça heyecanlandırdı, heyecanlandırdıkça düşünmeye itti.

Beğenimin bir yansıması olarak yazarın diğer kitaplarını da alıp kütüphaneme koydum. Zamanla hayallerimi gerçekleştirme konusunda yol aldıkça, kitaplar aklımdan çıktı ve itiraf ediyorum biraz ihmal ettim.

Ne var ki dün sıkıştığım bir anda satın aldığım kitaplardan "Kuzey Sardunyaları" elime geçti.

İşte bu yazı sıkıştığım anda imdadıma yetişen Nadir Paksoy ve Kuzey Sardunyalarına dair .

Başlıyoruz ...

Bir süredir daralma, sıkışma, düşünme, düşüncelerle bilek güreşine tutuşma halindeyim .

Öyle ki çok daraldığım, içimin sıkıştığı bir anda ansızın bu kitap karşıma çıktı ve ilk sayfasındaki şu soruyla gönül kapımı çaldı ; 

" Durağında günlerce, aylarca, yıllarca bıkmadan, usanmadan, umutla, hırsla, tıpkı bir mesih bekler gibi dört gözle yolunu beklediğiniz, artık tutkuya dönüşmüş bir arzunun; günün birinde hiç ummadığınız bir anda en çarpıcı görkemiyle çıkageldiği; çıkagelmenin ötesinde tüm gözeneklerinize değin ruhunuzu, bedeninizi ve de o güne dek kendi halinde, günlük tekdüzeliğinde yuvarlanıp giden yaşamınızı, alt üst edercesine etkilediği; etkilemenin ötesinde benliğinizi son sınır taşına değin, iflahı mümkünsüz bir metastazla sarıp sarmaladığı gerçeğini hiç yaşadınız mı ? "

Bir anda beynimden vurulmuşa döndüm, neye uğradığımı şaşırdım. O an içinde bulunduğunuz bir his bu kadar mı  güzel, yeterli ve yerinde anlatılabilir.

Kitabın içeriği tam olarak nedir diye kitabı karıştırırken ise  ; 

"Bu kitap, düşsel bir Akdeniz kentinden başlayıp Geceyarısı Güneşi Ülkesini keşif tutkularına tutsak, uzun karanlık gecelerle, kısa beyaz günlerle süren yitik bir iç yolculuğun simgesel dış yansımalarıdır. Bu kitap bir iç dökmedir; tutkulara, sevilere,dirençlere, başarılara, yıkımlara bir anmalıktır." yazısı ile karşılaştım.

Bahsi geçen geceyarısı ülkesi Norveç. Kitap ise Nadir Paksoy'un Norveç'e sitopatoloji eğitimi almaya gitmek için verdiği gayret, önüne çıkan engeller ve de yaşadığı duygudurum dalgalanmalarına dair.
Pusulayı yüreğine yerleştirmiş, bilinmez topraklara elini değdirmenin tutkusuyla yanan bağrını açık deniz rüzgarına dönmüş, enlem boylam çizgilerinin gizemine yelken açmak isteyen kaptanın (yazarın kendisinin ) hikayesini okumaya başladım.

Okudukça kaptanın düşsel bir denizkızı görüntüsünün girdabına kapılarak; uğrunda kayalara sürüklendiği, omurgasına değin paramparça kıldığı teknesine; sisli bir tropikal koyun, buğulu kızaklarında beden ve ruh onarımı aramakta olduğu satırları okuyup özdeşlikler ve demek bunlar oluyormuş'ları  farkettim.

Devamında  ;

"Dağarcığımda tutku, düş, hüsran, hırs, kırgınlık, kızgınlık, acı sözcükleri kalmıştı ve bir de umut! Kimi zaman, bu sözcüklerden umut dışında olanlar biraraya gelerek bir cephe oluşturup, umut’u fena halde dövüyor, hırpalıyor; kimi zamanda yediği darbelerden çabucak toparlanan umut, bıçkınlaşarak cepheyi yarıp atbaşı öne çıkıyor ve kaptanın gönül tahtına çörekleniyordu."  diyordu.

Kaptan yaşadığı yenilgileri, kavgaları anlattıkça iyice hikayenin içine dahil olup herşey kötüye mi gidecek derken fonda Sabahattin Ali'nin sözlerini yazdığı  "Aldırma Gönül" şarkısı çalmaya başlıyor. Kaptan geminin yelkenlerine rüzgar doldurmaya başlıyor ve hayalini kurduğu geceyarısı ülkesine doğru dümeni kırıyor.

Karanlığı parçalayıp, umutla ve inatla ilerliyor ...

Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise Norveç'in, özellikle de tutkularımın beyaz başkenti dediği Oslo'nun sokaklarında elimden tutup gezdirmeye başlıyor. Güzellikleri, farklılıkları ve Norveç üzerinden geçmişteki kendisinden bahsediyor. 

Norveç'lileri, Gustav Vigeland parkındaki güzel heykelleri, köşe bucak bütün şehri anlatıyor. Ayrıca yazıların arasına da Munch'un daha önce tanışmadığım güzel resimlerini serpiştiriyor. 

Kıskançlık - Edvard Munch

Two human beings, the lonely ones - Edvard Munch

Öyle mi ! Böyle mi ! Vay be ! diye düşünürken bir anda kitap biteyazdı ve "Uzun etkili- kısa metrajlı bu kuzey filminin uzun süre anılarımın afişlerinde asılı kalacağından hiç kuşku yok. Film sona eriyor. Görüntüler kar taneciklerine dönüşüyor " dedi yazar.

Kendi filminde rol alma cesaretini gösteren yazar kitabı karmaşık duygudurum içerisinde bitirdi.

Kitabı bitirdim ama kitap benim için tam olarak da bitmedi aslında. Sanki okuduklarımı kafamda filme çektim ve geçen her dakika tekrar tekrar o filmi oynatıyorum. Dolayısıyla biten birşey yok ve olmayacakmış gibi hala.

Bu yazı bitmek üzereyken sen niye böyle bir yazı paylaştın derseniz, sıkıştığım anda yardımıma ikinci kez koşan gezgine bir selam vermek ve teşekkür etme kaygısı diyebilirim.

 DİPNOT: Kitabı okumak isteyen olursa seveseve paylaşmak isterim !

Nadir Paksoy kimdir ? (Kaynak:Vikipedia)

Nadir Paksoy (d. 1952), tıp doktoru (patoloji profesörü) ve gezgindir. Uzmanlık alanı sitopatoloji, özel ilgi alanı ince iğne aspirasyon biyopsi yöntemi ile tiroid, meme ve baş-boyun kitlelerinin 'iyi-kötü huylu (kanser)' ayrımıdır. Bu konudaki yandal uzmanlık eğitimini Oslo Üniversitesi Radium Kanser Hastanesinde gerçekleştirdi. İnce iğne biyopsisinin günümüzdeki öncülerindendir.İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunudur(76).Patoloji uzmanlık eğitimini İstanbul Üniversitesi İstanbul(Çapa) Tıp Fakültesinde gerçekleştirdi. Antalya -Akdeniz ve Kocaeli Üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı. BM gönüllüsü olarak Pasifik Okyanusu'ndaki adalarda (Vanuatu, Samoa, Mikronezya, Tokelau) hekimlik yaptı. Gezi-izlenim-anlatı türü 6 kitabı (Bağlam yayınları) vardır. Kocaeli'nde kendine ait sitopatoloji tanı merkezinde özellikle ince iğne biyopsisi alanında serbest hekimlik yapmaktadır.
 
Takip edebildiğim kadarıyla yazarın son yazısı Hürriyet gazetinde şu linkte paylaşıldı;


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder