Mesleki tatmin yaşamak istiyor muyum?
Bu soruyu bir yerden hatırlıyorum sanki ... Çok tanıdık bir tınısı
var. Yanlış hatırlamıyorsam beynimde ilk
çınlamalarını intörn iken yapmıştı. İlk o zaman, mesleki tatmin yaşamak istiyor muyum
istemiyor muyum diye kendime sormuştum. Benim öncelikli meselem bu mudur yoksa değil
midir sorunsalı? Bu sorunsal bağlamında peşisıra mesleki tatmin nedir sorusu da
sorulabilir lakin ilk sorunun verdiği heyecan sırasında bunu derinlemesine düşünmek
pek mümkün olmuyor. Zira tekrar tekrar düşündükçe akla düşme olasılığı istatistiki olarak anlam
kazanarak gündeminize beklemediğiniz bir anda pat diye girebiliyor.
Beynimdeki ilk
çınlamalar sırasındaki algım (o zamanın koşullarında) mesleki bir tatmin yaşamanın klinik bir
branşta yaşanabileceği üzerine kuruluydu. Herşeye karşın aranan mesleki tatmininin Patolojide de bulunabileceği,
karşılanmasa dahi bu tatmine ihtiyaç
duymadan da yaşamanın mümkün olabileceğiydi.
Günümüzde de malum eski, üzerinden geçilmiş soruları tekrar gündeme getirip tartışmak moda. Ben de geçmişte kendime sorduğum sorularımı yeni gözlüklerimle ve
deneyimlerimle kendime tekrar sordum.
Asıl soru mesleki tatmin nedir?
Meslek hayatında 3 koca yılımı devirdikten sonra (biliyorum
bu yazılanlara farklı organları ile gülenler olacaktır ama elimi doldura
doldura beylik laflar yazasım var) neredeyim,
ne istiyorum ve neler olup bitiyor gibi beşbenzemez sorular uzmanlık sınavının da yaklaşmasıyle
beraber kendini belli ediyor. Bu aralar bu sorular içerisinde
beni en rahatsız edeni ise mesleki tatmin ile ilgili olanlar oluyor. Mesleki
tatmin nedir ne menem birşeydir tam
olarak tarifleyebilmek imkansız. Biraz
soyut bir kavram ve içine neyi yakıştırıyorsanız onu koymak mümkün lakin bana
öyle geliyor ki sözün özünde yatan ise insanın yaptığı işin bir anlamının ve yansımasının
olması.
Patolojinin kaderinde mi var, yoksa bu kaderi
şekilendirmekte biz mi biçilmiş kaftanız bilemiyorum fakat sanırım Patolojide
mesleki tatmini yaşayabilmek en azından asistanlık eğitimi sırasında imkansız. Mevcut iş yükü, sebepsiz ve gereksiz koşturmacalar, saçma bürokratik
işlemler ve sayılası yüzbin milyon baloncuk gazoz tadındaki sıkıntılı durumlar insanın
yaptığı işi hissetmesini ve bu işten keyif almasını engelliyor. Zira keyif almaya fırsat verilmeyen ortamdan da bir anlamlılık ya da kişisel
anlamda pozitif bir hissiyat çıkamıyor. Hoş, bu olumsuz durumlar ortadan
kalktığında dahi Patolojide pozitif bir hissiyat yaşayabilmek, işe yarıyorum ben
diyebilmek mümkün mü konusu da oldukça tartışmalı. (Hastaya dokunmadan
duramama fenomeni)
Kafamda deli sorular !!!!
Kimi zaman sosyal hayatta kimilerini kendini tatmin etmekle, ukalalık yapmakla suçlarız ya acaba yanılıyor muyuz? Ben
de ukalalık yapmak isteyen, tatmin arayışında olan eleştirdiğim o insanlardan biri
miyim acaba ? Düşünmeden çalışan bir kasiyer otomatizasyonunda ya da Charlie Chaplinin sessiz filmlerindeki gibi
fabrikada tek tip iş yapan insanlar gibi olmak ve mutlu mesut yaşamak varken niye kafamı tatmin olma konusuna takıyorum.
“ Masturbasyon yapma lan” beylik laflarını zaman zaman atan ben acaba
eleştirdiğim insanların en azından samimiyeti kadar bile davranamıyorum da bunu
kendimden mi saklıyorum.
Bu takıntı, bu tatmin arzusu niye?
Cevap veriyorum hazır olun ....
Cevabım kolay ve hazır ...
Bilmiyorummmm ... ( Tavsiye ediyorum her yerde işe yarar,
yeter ki bilmiyorum demeyi bilin!!! )
İnsanın bildikleri bilmediklerine biraz yol gösterirmiş.
Benim bildiğim ise insanlar hak ettikleri koşullarda, hak ettkleri şartlarda
varlıklarını hissederek çalışmalı, işlerini severek yapabilmeli ve belki de en
önemlisi yaptıkları işlere zekalarını da katarak anlamlandırabilmelidirler.
Yoksa gerisi zamazingo ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder